SEVDA DURAĞI
AHMET ŞEVKİ ŞAKALAR
SAYFA | 109 |
ISBN | 978-625-71584-7-3 |
Hüseyin utanmış yalnız gitmeye düğüne, yanına Mehmet ve Ünal’ı da almak istemiş. Normal günlerde iç savaş yaşayan dikleşmiş saçlarını limonla yatıştırmışlar, kıyafetle uyumsuz ayakkabılarla başları öne düşerek varmışlar davulun sesine. Hüseyin, düğün evinin avlusuna girmiş ki bir ahu, bir ceylan, bir kınalı serçe salına salına yürüyor evin balkonunda. Orada İlyas ve Yusuf’un hikâyesi kesilip Hüseyin’in hikâyesi başlıyor. Araba teybindeki şarkılara benzemese de Hüseyin’in içinden ılık ılık türküler akmış kiraz bahçelerine, yedi yılmaz güllerine. Kim bu saçına sarı çizgiler ektirmiş ocak yakan, dert başlatan, yara deşen ve akla ağır dozlu şarkılar düşüren? Sevda. Hangi Sevda? Şenay ablanın kocasının akrabası şirketçi Bahri’nin kızı Sevda. Düğüne ateş atmaya mı, davulu patlatmaya mı yoksa Hüseyin’in sessizliğe gömülü damar şarkılardan efsunlaşmış yüreciğini zıplatmaya mı geldin Sevda? Sevda, bir içeri bir dışarı hareket ediyor, ara ara oyuna girip erik dalı, kesik çayır, fidayda deyip Ankara’dan giriyor Kırşehir’den çıkıyor ki sorma. Nereden öğrendin bunca oyunu boyu devrilmeyesice, evi yıkılmayasıca.