KIRMIZI VE SİYAH
HANİFE HEKİM
SAYFA | 354 |
ISBN | 978-625-41266-3-5 |
İki farklı kadın. İki farklı adam. Biri deliriyor, biri küskün. Yakındaki anlam arayışında, uzakta duran sevilmenin peşinde. Sözlükte “bir kişiye hissedilen aşırı sevgi” olarak tanımlanan aşk; psikoloji bilimde ise beyin kimyasallarının yol açtığı aşırı mutluluk hali olarak geçiyor. İster romantik bağlamda ister bilimsel olsun, ortak husus şudur ki; aşkın aşırılığı sevdiği ve azıyla yetinmeye asla razı gelmediğidir. Yazar, Kırmızı ve Siyah adlı eserinde 1968 ve 2020 yıllarında geçen iki ayrı aşk öyküsünü ele alıyor. Kitaba ismini veren renkler aynı zamanda kurguyu oluşturan metaforlar da. Kırmızı ile aşkın tutkulu yanına, Siyah ile ise delimsirek bir havaya nasıl dönüşebildiğine şahit oluyoruz. Kurguyu zenginleştiren mektuplar romanın tarihi havasını güçlendirirken, şiir derlemeleri lirik anlatımı pekiştiriyor. Zengin karakter yapısıyla dikkat çeken eserde nesiller arası yayılan sevgisizliğin yıkımı bir başka önemli nokta. “Hiç geçmeyecek” dedi ölü yaşlı kadın. Kelimeleri tane tane, üstüne basa basa söylemişti. “O içindeki şey, his, titreyiş, adına ne diyorsan artık, hiç geçmeyecek. Sen geçti sanacaksın, üstüne başkalarını sevmeyi deneyeceksin ama minicik bir şüpheyle kuytularından fırlayacak, kıyaslayıp duracaksın. Sonrasını değil, hep öncesinde nasıl olduğunu hatırlamaya çalışıp, aynısını arayacaksın” dedikten sonra derince soluklandı. Evet, onun hayaleti nefes alabiliyordu. “Kemal’den sonra birinin beni, olduğum gibi sevebileceğine dair inancım sarsılmıştı. Ekrem’in beni sevdiğini biliyor lakin yüreğimi inandıramıyordum. O inanmayınca, kimseyi buyur etmiyordu. Senin anlayacağın sevilmemeye dair inancım, sevilmeye kıyasla daha güvende hissettiriyordu. Gel gör ki, kabahatli olan Kemal değildi, bendim. Hislerimin hastalıklı bir hâl aldığını anlamamıştım. Güzelim yıllarım heba oldu gitti. Yapma Ayla, sen de kendininkileri heba etme” dedi ve buhar olup gitti.