EVRENCİK AYAZI
HAKKI CEMAL DOĞU
SAYFA | 498 |
ISBN | 978-625-76956-9-5 |
Kar ve fırtına Evrencik Köyünü kasıp kavuruyordu. Caminin bahçesindeki selvi ağaçları rüzgârın etkisiyle rükû eder gibi eğiliyor, sonra tekrar doğruluyordu. Arada bir birbirlerine olanca şiddetleriyle çarpıyorlardı. Bu arada kırılan dallar, rüzgârın savurduğu kar tanelerinin arasına karışıp arpalıklara doğru savruluyordu. Bunca fırtına ve gürültüye rağmen köylünün büyük bir kısmı artık soğumuş yatak odalarında uyuyordu. Çocukların mutlu düşleri, babalarının kâbusları, annelerinin umutlu rüyalarına karışıyordu. İrfan Hoca iki büklüm çıktı avlu kapısından. Kapıyı zorlukla kapadı ve evinin hemen karşısındaki camiye doğru rüzgârın müsaade ettiği ölçüde koşmaya başladı. Ama bu o kadar kolay değildi, burası Evrencik’ti ve Evrencik ayazı denen bir gerçek vardı. Bu ayaz kışlar bir yana, bazı yaz geceleri bile köylülerin ceket ve hırka giymesine neden olurdu. “Peh arkadaş bu kadar mı olur?” diye söylendi hoca soğuğu kastederek. “Sergen buraya göre hem daha yüksek, hem de orman kenarında ama burası kadar soğuk değil. Nedir bu ayaz anlamadım gitti.”