ÇAV PAVLA
AHMET TARIK
SAYFA | 284 |
ISBN | 978-625-41236-3-4 |
İhtişamlı binanın girişi. Zamanının en yetenekli ressamı. Resimlerini sergiliyor. Yüzlerce resim. Binlerce sanatsever, sanki biraz sonra evet evet sadece saniyeler sonra tablolardan silinecek edasıyla telaşla resimleri izlemekteler, sırasıyla. Girişten otuz ikinci resim! Bir çocuk resmedilmiş; ağlamaklı, kaşları yarı çatık, yanakları al al, gözlerinde bir nen var!? Bilinmez bir nen! Belki de bilinen lakin tarif edilemeyen, ismi olmayan bir nen! İtirafı zor bir hakikatin sancılı bakışı, giz perdesinin aralanışı… Her sanatsever, bu hakikatleri anlatan resme diğer resimlerden fazla olarak birkaç dakika daha uzun bakmakta. Sahi bu akşamın geceye koşan anında, çatırdayan kehkeşanın cehennem kokan nefesiyle buğulanırken aralık camlar, şubat! Sahi ne anlamaktalar!? Biri anlatabilir mi bana! O bir çift koyu gözde ne görüyorlar? Unutulan bir neni haykırıyor gözleri! Ah be çocuk! Neredeydin; yaratırken insanı, Tanrı? Çok zor! Çok zor! Can bulman! Salt beyaz tabloda sade iki üç renkten oluşmaktasın… Çok zor çocuk! İşte bak, bir bir çekiliyor ziyaretçiler, sönüyor kandilleri sanat galerisinin, sen ise, orada öylece kalakaldın; cansız, kansız! Bu gece üçüncü kadehte belki ya da ikinci öpücükte unutulacaksın! Anlamıyor musun? Kudretli ölümsüzlüğün ile yok olmaktasın… Sahi… Yatağın altında ne var? Dışarıda ırmak sesli adımlarıyla birileri mi yürüyor? Gece olunca güneş; nerede uyuyor? Her gece yeşil çimlere, cücüle mantarlarını kimler serpiyor? Evine koşan kızın sepetinden mi saçılıyorlar? Birer ikişer üçer? O dağın zirvesinde ne var? Ardında kimler yaşıyor? Yıldızlar, aydınlık bir odaya açılan kapının anahtar delikleri mi? Kim ne biliyor ya da ne bilmediğini? Tabloların dili var; zamansızlığın iri göğüsleriyle karanlığı bastırıyorlar!