BİR ALMANCI HİKAYESİ
Yaşar KAHRAMAN
SAYFA | 132 |
ISBN | 978-625-41280-5-9 |
Geçmiş zaman olur ki hayâli cihan değer… Yıl 1959 henüz 12 yaşımı doldurmamış idim. Tırhan vapuru ile 3 gün 3 gecede İstanbul’a vardık dedem ile beraber. O gün, hayatıma kömür ile yazılmış kapkara bir gündür. Vakit öğle vakti, sırtıma vurduğum kilime sarılı bir yorgan ve bir yastıktan yapılmış dengim ile babamın dükkânının kapısına vardık. Dedem: “Al oğlunu, sana dükkân açarken sermaye olarak verdiğim paramı geri ver,” dedi. Babam: “Para konusunu hallederiz ama çocuğu alamam, aile düzenim bozulur,” dedi. Dedem: “İster al ister alma, benden bu kadar,” dedi ve beni bırakıp gitti. Ben kapının önünde bekliyordum. Vakit geçiyordu, bende akşam nerede kalacağım düşüncesi başladı. Babam ne konuşuyordu benimle ne de yüzüme bakıyordu. Bense şaşkındım, birden karşımda dedemin kardeşi Aşçı Sabri’yi gördüm, “Gel oğlum gel!” diyordu. Dengimi tekrar sırtıma aldım, aşçı dükkânına gittik beraber. Bana bir tabak pilav ve üzüm hoşafı ikram etti. Yaşamım boyunca ne o pilavı unuttum ne de o üzüm hoşafını ve o kadar tatlısını da hiçbir zaman yiyemedim. Çünkü hem aç hem yorgundum. O günü hatırladığımda hâlâ burnumun direği sızlar. Evet, geçmiş zaman olur ki hayâli cihan değer. Yaşar KAHRAMAN