BALÇIK VE ATEŞ
Emir Eren ALPHAN
SAYFA | 114 |
ISBN | 978-625-41232-6-9 |
Etraftaki herkes heyecan ve merak içerisindeydi. O muhteşem varlığın göz kapakları, şimal rüzgârının tatlı esintisiyle hafif hafif sallanan çiçeklerin narin yaprakları gibi kıpırdamaya başlamıştı bile. Gözlerini açması ve uyanması artık an meselesiydi. Fakat bulunduğu köşede, gördüğü ve şahit olduğu bu hadise karşısında içten içe kor ateş gibi yanan, sanki kapıdan kovulan kıskanç bir sevgili gibi birdenbire huzursuz olan, eline fırsat geçse sanki onu bir kaşık suda boğacakmış gibi nefretle ve öfkeyle bakan birisi daha vardı. O kadar hınç ve kin ile dolmuştu ki âdeta nefret, bünyesinde yuva yapmış gibiydi. Zaten bu hınç ve nefret hâli onu hatadan hataya sürüklüyor ve tabir yerindeyse nedamet kapılarını kendi eliyle hiç açılmamak üzere sürgülüyordu. O ise, gözlerini açtığı andan itibaren kendisini çok iyi hissediyordu. Mutlu ve huzurluydu lakin; bu hâline rağmen kalbinin sükûnetini bozan bir şeyler olduğunu hissetmişti ne hikmetse. Yalnız ve bir başına olmasından dolayı şikâyet etmeyeceğine söz vermişti vermesine ama kalbi artık bu yükü taşımakta çok zorlanıyordu. Derken, büyüleyici güzelliği ve vakur duruşu ile umulmadık bir anda onun karşısına çıkmıştı. Harikulade bir güzelliğe sahipti. Beline kadar gelen saçları, mahcup duruşu, vücudunun letafeti ve endamı, yüzünün duruluğu ve parlaklığı, gözlerinin yeşil rengi ve güzelliği âdeta göz kamaştırıcı idi. İlk göz göze geldikleri ve turkuaz ile yeşilin birbirine kenetlendiği o anda, kalplerinde hissettikleri heyecanlı çarpıntı, bedenlerinde hissettikleri pozitif enerji, gözlerine yansıyan parıltı, aşkın kimyasına delalet ediyordu. Fakat; birlikte hakikat-i meçhule doğru yol alacakları, çoğunlukla da ıstırap dolu ve hesap gününe kadar da geriye dönülemez bir serüvene adım attıklarını bilselerdi ne düşünürlerdi acaba, kim bilir.